Anayasa Mahkemesi’ne Yapılan Bireysel Başvurularda Sık Karşılaşılan Hak İhlali Alanları
Bireysel Başvuruya İlişkin Anayasa Mahkemesi Mülakat Analizleri ve Bireysel Başvuru Karar İncelemeleri: Anayasa Mahkemesi’ne Yapılan Bireysel Başvurularda Sık Karşılaşılan Hak İhlali Alanları
Temel insan haklarının hukuki olarak anayasal güvenceye alınması kadar güvenceye alınan hakların uygulamada da korunması, fiili olarak hakların kullanımının hukuka aykırı olarak sınırlanmaması anayasal adaletin sağlanması, demokrasi ve hukuk açısından kritik öneme haizdir. Bu husus bireysel başvurunun hukuk düzenine yaptığı en büyük katkıdır. Devletlerin bir anayasaya sahip olması o anayasanın uygulanmadığı durumlarda temel hak ve özgürlükleri güvence altına almamaktadır. Bu nedenle anayasa kadar temel hak ve özgürlüklerin korunmasına imkân tanıyacak mekanizmanın da oluşturulması gerekmektedir. Yani anayasalar uygulandığı ölçüde temel hak ve özgürlükleri koruma işlevini yerine getirmektedir. Anayasanın bireylere tanıdığı ve koruma altına aldığı özgürlüklerin ihlâl edilmesi durumunda öncelikle bu ihlâllerin ilk derece mahkemeleri tarafından çözüme kavuşturulması bireysel başvurunun esasını oluşturmaktadır. Bireysel başvuru ilk derece mahkemelerinde bu ihlâllerin çözüme kavuşturulmadığı durumda ikincil bir hak arama yolu olarak devreye giren etkili bir hak arama yoludur. Bir hakkın hukuka aykırı olarak sınırlanması veya hakkın kullanılamadığı durumlarda hakların ihlâl edilmesi veya mağduriyet ortaya çıkmaktadır. Temel insan hakları her ne kadar uluslararası ve ulusal düzeyde koruma altına alınsa da olağanüstü dönemlerde sınırlamaya tabi tutulabilmekte veya olağan dönemlerde de çeşitli şekillerde ihlâle konu olabilmektedir. Günümüzde temel hak ve özgürlüklerin korunması işlevini anayasalar sağlamaktadır. Anayasalar temel hak ve özgürlüklerin korunmasına yönelik işlevini uygulamada genel veya özel mahkemeler aracılığı ile yerine getirmektedir. Türk Anayasa Mahkemesi ülkemizde hak ihlâllerinin ortadan kaldırılması ve önlenmesi için bireysel başvuru yoluna imkân tanıyan özel nitelikli bir mahkeme statüsündedir (Acu, 2014: 404).
Türk Anayasa Mahkemesi’nin temel hak ve özgürlük ihlâlleri açısından karara bağladığı bireysel başvurular Türkiye’nin anayasal adaletinin sağlanması, hukuk düzeni ve demokrasi anlayışının gelişimi açısından çok önemli bir göstergedir. Bu nedenle Türk Anayasa Mahkemesi bireysel başvurulara yönelik salt karar veren bir mahkeme olmayıp, bu kararlar Türk hukuk sisteminin gelişim alanlarına ışık tutmakta ve diğer organlara da yargısal mekanizmasın işletilmesinde ortaya çıkan yapısal sorunların giderilmesi noktasında yol göstermektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvuruların ihlâle konu temel haklar açısından iyi incelenmesi ve sonuçlarına yönelik gerekli tedbirlerin alınması Anayasa Mahkemesi’nin iş yükünün azaltılması pratiğinden öte anayasal adaletin sağlanması demokrasi ve hukuk düzeni açısından önemli bir gerekliliktir.
Bu bağlamda Türk Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvurular öteden beri evrensel olarak korumaya alınan adil yargılanmaya, ifade özgürlüğüne, özel hayatın gizliliğine, kişi dokunulmazlığına ilişkin birçok alanda önemli bir takım veriler sunmaktadır. Bireysel başvurunun hukuk sistemimize dâhil olduğu 23.09.2012 ile 30.06.2022 tarihleri arasında on yıla yakın süreyi içeren ve alt hak dallarını da içerecek şekilde bireysel başvuruya ait hak ihlâllerine ilişkin istatistiki verilere aşağıda yer verilmiştir.
Tablo 3. İhlal Kararlarının Hak ve Özgürlüklere Göre Dağılımı
İhlale Konu Temel Haklar |
İhlale Dayalı Başvuru Adedi |
İhlale Dayalı Başvuru Oranı (Yüzde) |
Makul sürede yargılanma hakkı |
17.681 |
60,60% |
Mülkiyet hakkı |
3.095 |
10,60% |
Adil yargılanma hakkı |
2.908 |
10,00% |
İfade özgürlüğü |
2.561 |
8,80% |
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı |
761 |
2,60% |
Kötü muamele yasağı |
522 |
1,80% |
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı |
504 |
1,70% |
Etkili başvuru hakkı |
328 |
1,10% |
Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı |
268 |
0,90% |
Yaşam hakkı |
193 |
0,70% |
Ayrımcılık yasağı |
136 |
0,50% |
Maddi manevi varlığın korunması hakkı |
81 |
0,30% |
Örgütlenme özgürlüğü |
72 |
0,20% |
Suç ve cezaların kanuniliği ilkesi |
34 |
0,10% |
Masumiyet karinesi |
22 |
0,10% |
Seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı |
12 |
0,00% |
Din ve vicdan özgürlüğü |
9 |
0,00% |
Eğitim hakkı |
7 |
0,00% |
Bireysel başvuru hakkı |
2 |
0,00% |
Zorla Çalıştırma ve angarya yasağı |
0 |
0,00% |
Hükmün denetlenmesini talep etme hakkı |
0 |
0,00% |
Diğer haklar |
0 |
0,00% |
Toplam |
29.196 |
100 |
* Bir başvuruda birden fazla hak veya özgürlüğün ihlâl edildiğine karar verilebilmektedir. |
Kaynak: Anayasa Mahkemesi Kararlar Bilgi Bankası13
İhlal Kararlarının Hak ve Özgürlüklere Göre Dağılımını gösteren Tablo 3’te yapılan değerlendirmede;
- En çok makul sürede yargılanma hakkının ihlâl edildiği,
- Makul sürede yargılanma ihlâlini mülkiyet hakkı ihlâllerinin takip ettiği,
III. Adil yargılanma ve ifade özgürlüğüne ilişkin hak ihlâllerinin de gerek adet gerekse de oransal olarak yoğunluk arz ettiği görülmektedir.
Söz konusu Tablo 3 rakamsal olarak veriler içermenin dışında önemli birtakım hususları da içermektedir. Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından olan yargılamanın hakkaniyetli bir şekilde yapılması, özellikle yargılamada anayasaya ve yasalara uygun bir şekilde davranılması ve insan ögesinin göz ardı edilmemesi temel hak ve özgürlüklerin tüm unsurları ile korunması açısından çok kritik bir öneme sahiptir. Bu nedenle bireysel başvuru istatistiklerinin ilgili organlar tarafından rakamsal salt bir rakamsal veri olarak değerlendirilmemesi yapısal sorunların giderilmesi ve hukuk düzeninin korunması açısından bu verilerin dikkatli bir şekilde ele alınması ve yorumlanması gerekmektedir.
Her şeyden önce makul yargılanma hakkı bir yargılanma sürecinin adil bir şekilde yerine getirilmesi açısından yargı organının en temel işlevini oluşturmakta; insan hakları açısından da en temel bir hakkı içermektedir. Yargılamanın en hızlı şekilde yerine getirildiği durumlarda etkin ve adil bir yargılamadan bahsedilebilir. Ancak yargılamanın hızlı yapılması kadar adaletin de tesis edilmesi, doğru ve adil karar verilmesi gerekmektedir.
Bu nedenle Anayasa Mahkemesi’ne yapılan ihlâl başvurularının sadece sayısal bir veri olarak görülmemesi, hak ihlâllerinin yoğunlaştığı konularda (özellikle tutuklamaya ilişkin sürelerde) yasama organının harekete geçerek objektif etki doğurucu aksiyonlar alması gerekmektedir. Aksi halde Anayasada yüksek mahkeme olarak nitelendirilen Anayasa Mahkemesi’nin bir yüksek mahkemeden ziyade ilk derece mahkemesine dönüşmesi ve sıradanlaşması riski bulunmaktadır.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan 23.09.2022 tarihinde “Bireysel Başvurunun 10. Yılı” konulu Uluslararası Konferansa ait açış konuşmasında makul sürede yargılanma hakkı başta olmak üzere hak ihlâllerinde ilişkin önemli hususlara yer vermiştir.
“23 Eylül 2012 tarihinden bugüne kadar Anayasa Mahkemesi’ne 450 bin civarında bireysel başvuru yapılmış, bunun 327 bin kadarı sonuçlandırılmıştır. Mahkememizde yaklaşık 123 bin derdest başvuru bulunmaktadır. Mevcut başvuruların 68 bin kadarı, başka bir ifadeyle yaklaşık yüzde 56’sı makul sürede yargılanma hakkına ilişkin şikâyetlerdir. Derdest başvurulardaki uzun yargılama şikâyetlerinin bu yüksek oranının ihlâl kararlarına da yansıdığını görmekteyiz. Bireysel başvurunun 10 yıllık uygulamasında yaklaşık 30 bin ihlâl kararı verilmiş, bu ihlâl kararlarının yüzde 60’ından fazlasını sadece makul sürede yargılanma hakkı ihlâlleri oluşturmuştur. Uzun yargılama ihlâllerine diğer adil yargılanma hakkı ihlâlleri de eklendiğinde toplam ihlâl kararlarının yüzde 70’inin adil yargılanma hakkına ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.” (Arslan, 2022a)
Tablo 3’te ve Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’ın “Bireysel Başvurunun 10. Yılı” konulu Uluslararası Konferansa ait konuşmasında görüldüğü üzere özellikle makul sürede yargılanma hakkının ihlâline ilişkin yapılan başvuru adedinin çokluğu ortada bir yapısal sorunun bulunduğunu ve yasamanın bu noktada acilen bir düzenleme yapmasının gerekliliğini göstermektedir. Burada ihlâle sebep olan temel unsur tutuklama sürelerinin uzunluğudur. Ayrıca hâkimlerin sayısı ile yeterlilikleri, duruşmaların ertelenmesi ve mahkemeler arası bilgi taleplerinin uzun sürmesi de makul sürede yargılanma hakkının ihlâline neden olmaktadır (Özkan Duvan, 2019: 291-293)
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan aynı tarihli konuşmasında makul sürede yargılanma hakkı dışında diğer haklara ilişkin de aşağıdaki hususlara yer vermiştir.
“…Bunun dışında mülkiyet hakkı (yüzde 10,6), ifade özgürlüğü (yüzde 8,9) ile özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı (yüzde 2,6) en çok ihlâl edilen hak ve özgürlükler arasında yer almaktadır. Esasen bireysel başvuruda derdest başvuru ve ihlâl istatistikleri, başta uzun yargılamalar olmak üzere acilen çözmemiz gereken bir adil yargılama meselemiz olduğunu söylemektedir. Anayasa Mahkemesi, ihlâl kararlarında bu çözümün nasıl olması gerektiğine dair tespitlerde bulunmakta; yeri geldiğinde de tespit edilen yapısal sorunun çözümü için kararı yasama organına göndermektedir.” (Arslan, 2022a)
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, yapısal sorunun çözümü için özellikle yasama organının yasal düzenlemeler yapmasına vurgu yapmakta, ayrıca yargılama açısından sorunlara da dikkat çekmektedir. Analize konu edilen Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’ın diğer konuşmalarında da ihlâl kararlarının çözümüne yönelik belirttiği hususların başında “objektif etki” kaynaklı ortaya çıkan bireysel başvurunun dönüştürücü etkisidir. Özellikle bireysel başvurunun dönüştürücü etkisi Tablo 3’te yer alan ve yapısal sorun niteliğinde olan adil yargılanma, ifade özgürlüğü ve özel yaşam haklarına ilişkin ihlâllerin giderilmesine yönelik çözümün esasını oluşturmaktadır. Bu nedenle objektif etki doğuran kararların artması ve uygulanması durumunda bireysel başvuru iş yükü azalacak olup anayasa mahkemesi objektif etki doğuran kararlar ile bireysel başvurudan kaynaklı iş yükünün azaltılmasını da sağlamaktadır.
Aşağıda karar incelemelerine yönelik yapılan analizlerde Anayasa Mahkemesi’nin belirli kararlar özelinde dönüştürücü etkisinin bulunduğu görülmekle birlikte, özellikle objektif etkinin ortaya çıktığı durumlarda yasama organının aktif davranmadığı, geneli kapsayan ve yapısal sorun niteliğine dönüşen hukuki konularda yasal düzenlemelerin yapılması noktasında yasama organının harekete geçmediği görülmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin iş yükünün azaltılması ve Mahkemenin işlerliğinin sıhhatli bir şekilde sürdürülebilmesi için Mahkemenin ihlâl kararlarının yoğunlaştığı hak ve özgürlüklere ilişkin ihtiyaç duyulan konularda yasamanın gerekli düzenlemeleri yapması, ilgili diğer organların da üzerine düşen görevleri yerine getirmesi gerekmektedir.
Şahbaz, Fatih, Bireysel Başvuru Hakkı ve Türk Anayasa Yargısı, Ankara: Liberte Yayınları, 1. Baskı, Ekim 2023, ss 146-152.
Kitaba ulaşmak için: Bireysel Başvuru Hakkı ve Türk Anayasa Yargısı