Gerçeklerle Standartların İkiliği ve Liberalizm Fikri

 

Gerçeklerle standartların ikiliği fikrinin liberal geleneğin temel fikirlerinden biri olduğuna inanıyorum. Çünkü bu geleneğin ana tutumlarından biri, dünyada mevcut adâletsizliklerin kabul edilmesi ve bu adâletsizlikleri kurbanlarına yardım edilmesine karar verilmesidir. Bu da gerçeklerle standartlar arasında bir çatışma olduğunu veya hiç olmazsa olabileceğini kabul etmek demektir: Gerçeklerin –özellikle belli bir adâlet anlayışının gerçekten kabul edilip uygulanmasından ibaret olan toplumsal veya siyasal gerçeklerin– doğru (veya haklı ya da geçerli) standartların gerektirdiği gibi olmamalarının mümkün olduğunu kabul etmek demektir.

Başka türlü söylenirse, liberalizm özellikle siyaset ve yasama alanlarında her zaman daha iyi standartlar aranması gerektiğine inanması bakımından gerçeklerle standartların ikiliği temeline dayanmaktadır.

Ne var ki, gerçeklerle standartların ikiliği bu düşünceye karşı şu türlü iddialar öne sürmüş olan bazı göreci felsefeciler tarafından inkâr edilmiştir:

(1) Belli bir önerinin (ve buna göre bir standardın) kabul edilmesi toplumsal, siyasal veya tarihsel bir gerçektir.

(2) Kabul edilmiş bir standart, başka, henüz kabul edilmemiş bir standart açısından değerlendirilir ve kusurlu bulunursa, bu değerlendirme de (kim tarafından yapılmış olarsa olsun) tarihsel, toplumsal, veya siyasal bir gerçektir.

(3) Eğer bu türlü bir yargı, siyasal veya toplumsal bir harekete yol açarsa, bu da tarihsel bir gerçektir.

(4) Eğer bu hareket başarılı olur, bunun sonucu olarak da eski standartları düzeltilir ya da yerlerine yenileri konursa, bu gelişine de tarihsel bir gerçektir.

(5) Buna göre, –der göreci, ya da pozitif ahlâk taraftarı– hiçbir zaman gerçekler alanının dışına çıkmamız gerekmez, tarihsel, toplumsal veya siyasal gerçekleri de gerçekler alanının içinde saymamız yetişir; gerçeklerle standartlar arasında bir ikilik yoktur.

Ben (5)’te bile getirilen sonucun yanlış olduğuna inanıyorum. Doğru olduklarım itiraf etmem gereken (1) ilâ (4) öncüllerinden bu sonuç çıkmaz (5) sonucunu kabul etmememin nedeni pek basittir: Her zaman burada sözü edilen türden bir hareketin (belli standartların düzeltilmesini öngören bir programın kabul edilmesine dayanan bir toplum hareketinin) iyi olmuş olup olmadığını sorabiliriz. Bu soruyu sormakla da tekçiliğin (1) ilâ (5) usavurmalarını öne sürmekle kapamaya çalıştığı gerçeklerle standartlar arasındaki uçurumu tekrar açmış oluruz.

Buraya kadar söylediklerimden, haklı olarak tekçi tutumun (gerçeklerle standartların aynılığını öne süren felsefenin) tehlikeli bir tutum olduğu sonucu çıkarılabilir; çünkü bu turum standartlarla mevcut gerçekleri aynılaştırmadığı zaman (halihazır haklılığı hâlihazır güçlülükle aynılaştırmadığı zaman) zorunlu olarak gelecekteki haklılıkla gelecekteki güçlülüğün aynılaştırılmasına yol açar. Tekçilik felsefesi taraftarına göre belli bir reform hareketinin doğru mu, yanlış mı (ya da iyi mi kötü mü) olduğunu sormak ancak karşıt eğilimli bir hareketin görüşlerine başvurmakla mümkün olacağına göre, sonunda bu karşıt hareketlerin hangisinin, tarihsel, toplumsal ya da siyasal bir gerçeklik olarak, standartlarını kabul ettirmeyi başarmış olup olmadıklarından başka bir soru sormak mümkün olmayacaktır.

Başka sözlerle, burada anlatılan felsefe gerçeklerle standartların ikiliğini ‘aşıp’ tekçi bir sistem, yalnız gerçeklerden meydana gelmiş bir evren kurma çabası standartların ya hâlihazır güçlükle, ya da gelecekteki güçlükle, aynılaştırılmasına yol açar; bu kitabın 22. bölümünde anlatılan türden ahlâksal bir tarihsiciliğe veya ahlâksal pozitivizme yol açar.

Kapat