Hukuk Sosyolojisinin Görünümleri

Mathieu Deflem, Hukuk Sosyolojisi, ss. 238.

Bu kitabın temel amacı hukuk sosyolojisi disipliniyle uzmanlığını özgün ve kıymetli bir akademik çaba olarak takdim etmek için hukuk sosyolojisindeki teorik ve tözel katkıları incelemek ve tartışmaktır. Bu kitabın gayesi, sosyolojik hukuk bilimini yapabileceklerinin ötesinde, sahanın tamamına yönelik katkılar biçiminde tartışılmış teorik ve tözel çabaların bir değerlendirmesi olarak sunmak değildi. Kesinlikle, sunulan çalışma, hukuk sosyolojisinin tarih ve sistematiklerinin incelenmesi için kullanılan analitik bir çerçeveye rehberlik eden teorik bir yönelimden ilham almıştır. Ancak, kullanılan inceleme modeli, açıkça, bu zamana kadar meydana gelmiş yönelimlerin çoğulluğunu sergileyecek tarzda tasarlanmıştır. Bu araştırma, teori ve araştırmadaki temaların değerlendirilmesinde, hukuk sosyolojisinin temsilinde ve geliştirilmesinde örnek teşkil etmiş katkılara odaklanmış olsa da seçici bir nitelik arz etmek zorunda kalmıştır.

Tarihsel ve entelektüel gelişimi süresince açıklığa kavuşan, hukuk sosyolojisinde işlenen bir kısım merkezi problem ve temaların tanımlanmasını neticelendirmek, kullanışlı olabilir. Ayrıca, hukuk sosyolojisinin bu kazanç ve çabalarını tanımlamak, uzmanlık sahasının gelecekte ulaşabileceği ya da ulaşması gereken noktayı kavramamıza olanak sağlayabilir. Özellikle, hukuk kavramı ve sosyolojik yaklaşımla; araştırma ve teoride kullanılan bilimin standartlarıyla; hukuk sosyolojisinin katkıların arasındaki çeşitlilik ve birliğin derecesiyle ve hukuk biliminde disiplinler-arasılığın olanağıyla ilgili bir takım analitik kaygılar, hukuk bilimi sahasının sınırlarında hukuk sosyolojisinin çerçevesini tanımlanmasında kullanılabilir. Bu analitik problemleri kurumsal bağlamda konumlandırabilmek için, öncelikle ulusal kültürlerdeki hukuk sosyolojisinin gelişimine özel bir ilgi gösterilmelidir. Bu kitap esasında Batı’da ortaya çıkan hukuk sosyolojisinin gelişimiyle ilgilidir. Özellikle de hukuk sosyolojisinin ağırlıklı olarak Avrupa’daki rotalarından hareketle sağladığı genişlemenin yanı sıra, İngilizce konuşulan ülkelerden biri olmasından dolayı Birleşik Devletler’deki uygulamalarıyla de ilgilidir. Her ne kadar hukuk sosyolojisi çoğu ülkede Avrupa’daki kuruluşları dikkate alınarak tesis edilmiş olsa da, yine de uzmanlık sahasındaki çeşitli ulusal gelişmeler farklıdır.

 

HUKUK SOSYOLOJİSİ KÜLTÜRLERİ

Hukuk sosyolojisinin tüm dünyadaki gelişme ve konumunun incelenmesi için, en az iki temanın uzmanlık sahasının farklı ulusal tarihlerinde gözlemlenebilmesi gerekir. İlk olarak, çeşitli ülkelerdeki hukuk sosyolojisinin, uzmanlık sahasının kurumsallaşmasında “ahlâkî girişimciler” olarak işlev geren tamamen karizmatik bilim insanlarının çabalarından yararlanarak oluşmasıdır. Bu bakımdan, hukuk sosyolojisinin, Max Weber’in yanı sıra Simmel, Tönnies, Ehrlich ve Geiger gibi diğer mühim klasik bilim insanların ülkesi olan Almanya’da güçlü biçimde gelişmiş olması şaşırtıcı değildir. Alman sosyolojisinin normal gelişim süreci Nazizm’in yükselişiyle kesintiye uğradı. Ancak İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya’da hukuk sosyolojisi entelektüel açıdan verimli yolculuğunu sürdürebildi. Bu sayede ortaya çıkan çağdaş dünya sosyolojisinin devasa eserlerinin gelişimine çağdaş hukuk sosyologları ile Niklas Luhmann ve Jürgen Habermas öncülük ettiler.

Hukuk sosyolojisinin gelişiminin ikinci önemli niteliği uzmanlık alanının, genelde olduğu gibi, diğer sahalardan bağımsız bir biçimde, sosyoloji disiplininden ortaya çıkmadığı, fakat ayrıca diğer hukuk bilimlerinden geliştiğidir. Bu ayrıcalıklı tarihinin bir sonucu olarak hukuk sosyolojisi, günümüze kadar, kendisini bir akademik uzmanlık sahası olarak kabul ettirmekte çeşitli zorlukları deneyimlemiştir. Örneğin Almanya’da bilim insanları hukuk sosyolojisinin hukuk politikalarına mı katkı sağlaması gerektiğini (Ehrlich’in çizgisinde devam ederek) yoksa esasında akademik bir atılım mı olması gerektiğini (Weber’in çizdiği yolda devam ederek) tartıştılar. Benzer biçimde, ABD’de, Holmes’tan Pound ve Llewellyn’ye uzanan gelişim çizgisinde oluşan hukuk bilimindeki çağdaş eğilimler, hukuk biliminde konumlandırılan bir hukuk sosyolojisi için çabalamaktadır. O halde, Amerikan hukuk sosyolojisi, kendisini, tüm direnciyle bir disiplin etkinliği olarak hukuk biliminin nüfuz sahasının dışında tanımak ve konumlandırmak için çabalamaktadır. Ayrıca, hukuk sosyolojisi ve hukuk arasındaki gerilim örgütsel düzeyde de dışa vurur. ABD’den bir grup sosyolog tarafından 1964’te kurulan “The Law and Society Association” kendi tarihsel gelişiminde sosyal-hukuk ve hukuk bilimciler için başlıca kurum haline gelmiş ve belirgin sosyolojik ilgisinin önemli bölümünü kaybetmiştir. 1992’de hukuk sosyoloji bölümü “American Sociological Association”da oluşturulana kadar, bunun neticeleri tam olarak fark edilmemişti.

Hukuk sosyolojisindeki ulusal kültür ve yaklaşımlara göz atılması ortaya koyacaktır ki çoğu ülkede, kurumsal örgütlenme ve karizmatik liderliğin ikili etkileri olduğu görülmektedir. Özellikle, Polonya’daki hukuk sosyolojisi, Adam Podgórecki ve takipçisi Petrazycki’nin çabalarıyla, gayet nitelikli bir biçim geliştirmiştir. Üstelik Podgórecki, hukuk sosyolojisinin kurumsallaşmasını hem ulusal hem de uluslararası seviyede etkilemiştir. 1962’de Polonya’da hukuk sosyolojisi bölümünü kuran Podgórecki, aynı yıl Uluslararası Sosyoloji Derneği’nde William Evan ile birlikte Hukuk Sosyolojisi Araştırma Komitesi’ni kurdu. Araştırma Komitesi’nin ilk başkanı, daha sonra zengin bir hukuk sosyolojisi geleneğine sahip olacak İtalya’dan Renato Treves’tir. İtalyan hukuk felsefecisi Dionisio Anzilotti 1892’de açıkça hukuk sosyolojisi kavramını kullanan ilk kişidir. Faşizm döneminden sonra, normal sosyolojik çalışmalar yeniden başladı ve İtalyan hukuk sosyolojisi, 1974 yılı gibi erken bir zamanda, Sociologia del diritto adlı uzmanlık dergisinin kuruluşuyla, hukuk biliminden kendisini en iyi biçimde ayırdı.

Bunun gibi, diğer ülkelerin, kendi hukuk sosyolojilerin beklenmedik biçimde geliştirmiş olmaları seçkin sosyologların etkisinden kaynaklanmıştır. Fransız hukuk sosyolojisi, Montesquieu ve Durkheim’dan Gurvitch ve Lévy-Bruhl ile Jean Carbonnier and André-Jean Arnaud gibi modern bilim adamlarına uzanan ve daha sonraki süreçte Fransa’nın çağdaş sosyal bilim geleneğinin Bourdieu ve Derrida gibi dehalarını içeren bir gelişme sürecine dayanabilmiştir. Durkheim’ın baskınlığına rağmen, Fransız hukuk sosyolojisi, özellikle “yargı sosyolojisi” (sociologie juridique) ve “hukuk sosyolojisi” (sociologie du droit) olarak çifte etiketlemede ifade edildiği gibi, hukuk ve sosyoloji arasına sıkışmıştır.

Diğer ülkeler hukuk sosyolojisini akademik bir etkinlik olarak örgütlemekte daha az şanslıydılar. Mesela, Brezilya’da, sosyolojik yönelimli hukuk çalışmaları hukuk sahasına sıkıştırıldı. Bu çalımalar büyük güçlüklerle sosyologlar tarafından yönetilen hukuk bilimleriyle birlikte sürdürüldü. Tıpkı bunun gibi, hukuk sosyolojisi, Belçika ve Finlandiya gibi kimi Avrupa ülkelerinde, kurumsal olarak ve bunun sonucunda ayrıca sıklıkla entelektüel olarak da, hukuk fakültelerindeki hukuk biliminin bir parçası oldu. İngiltere’de hukuk sosyolojisi araştırmaları, sosyal-hukuk araştırmaları ile birlikte sürdürüldü. Daha sonra sadece birden çok sayıda akademi disiplini ilgilendiren bir saha olmanın yanında, ayrıca politika yönelimli bir etkinlik olduğu anlaşıldı. Her ne kadar uzmanlık sahasının konumu, disiplinin sonradan gelen üyelerince tam manasıyla kavranamamış olsa da İngiltere hukuk sosyolojisinin görece sosyoloji disiplininin geri kalanına nazaran marjinal kalması, en iyi İngiliz hukuk sosyologlarından önemli bir bölümünün ABD’deki hukuk sosyolojisi dünyasında yer edinmiş olması gibi ironik neticelere yol açmıştır.

Bir kısım ülkedeki hukuk sosyolojisi ise, bazen uzun bir tarihe sahip olsalar da, uluslararası ölçekteki bilinirlikleri sınırlıdır. Örneğin Japonya’da Japon Hukuk Sosyolojisi Derneği 1948 gibi erken bir tarihte kurulmuştur. Belli başlı ulusal kültürlerin ötekileştirilmesi geniş kültürel, politik ve ekonomik etkenlerle bağlantılıdır. Sadece dil ile bağlantılı bariyerler dahi yaygın olarak biliniyor olmasına rağmen, bunlar bağlantılı farklı çalışmalara engel olabilmektedir. Dahası, dünya meselelerinin çevresinde yer alan ve/veya açık ve demokratik toplumlar olmaya yönelik güçlükler yaşayan ülkeler sosyolojik düşüncelerin ihracatçısından ziyade ithalatçısı olma eğilimindedirler. Ne gariptir ki, bazı ülkelerin görece marjinalliği, dünyanın geri kalan ülkelerindeki benzer katkılara nazaran daha sağlam temellere oturmuş bir hukuk sosyolojisinin meydana gelmesine yol açmıştır.

HUKUK SOSYOLOJİSİNİN SINIRLARI

Hukuk sosyolojisini en iyi tanımlayan özellik sosyoloji disiplinin kavram ve yöntemleriyle hukuku ele almaya yönelik özel tutumudur. Eğer ki hukuk çalışmaları hukukun kendi özgün niteliklerinden biriyle çok yakından bağlantılı olmasaydı, hukuk sosyolojisinin, sosyolojinin bir parçası olmasına dair bir kavrayış karşısında şaşkınlığa kapılmamak kaçınılmaz olurdu. Zira hukuk her zaman bir incelemeyi içerir ve genel anlamda kendi gözlemini tekelleştirmeye yönelik başarılı bir çabayla nitelendirilir. Hukukun bir katı yaklaşımı, Max Weber’in hukuk bilimine dair ahlâkî, dahilî ve haricî yaklaşımları birbirlerinden ayırt etmesini sağlayan davranış bilimleri ile sosyal bilimler tarafından gerçekleştirilecek harici gözlemlere kolaylıkla olanak tanımaz. Hukukun kendi kesin ve öznel nitelikleri mevcut olmasaydı, böylesi bir sınırlama gereksiz olurdu.

Dahası, tarihsel olarak, sosyal bilimler, kurumsal ve entelektüel açıdan, bilim sahasının normatif ve politik meselelerinde konumlanmış bilimsel geleneklerden hareketle gelişti. Sonuçta, Weber’in kavramsallaştırmasından öğrenilen zaruri dersler, özellikle hukuk sosyolojisinin gelişimi, geneldeyse hukuk bilimi tarihi boyunca, son derece yavaş ilerlemiştir.

Avrupa’da sosyolojik hukuk bilimi sadece kendisini kesin bir biçimde belirlenmiş yargılama rotalarından ayırmakla kalmamış, ayrıca elverişli bir bilim sahası olarak hukukun sosyal gerçekliğinden ziyade psikolojik gerçekliğiyle kesin bir sınır çekmesi gerekmiştir. ABD’de ise, hukuk sosyolojisi ilginç biçimde çeşitli çatışmalarla hukuk biliminde gelişimini sürdürdü. Bunda, hukuk biliminin, hukuk sosyolojisinde geliştirilen iç görüleri ödünç alarak, yasa bilimine uyarlayıp kendi gözlemlerinde kullanmak için faydalı hale getirmesi etkili oldu. Geniş manadaysa, sosyolojik olarak bilgilendirilmiş hukuk bilimi sahasından ziyade, disiplinin kendi içindeki bağımsız gelişmeler, hukuk sosyolojisi için bir sahanın tesis edilmesini ve bu sayede sosyoloji klasiklerinin bağlantılı katkılarının yeniden değerlendirilip yeni gelişmeler elde edilmesi sağladı. Ancak bu sayede, hukuk sosyologları, hukuk sosyolojisi için uygun bir konum inşa etmeye ve disiplinin çizgilerine yönelik programlarını açıkça belirtmeye yönelik Weberci umut için, faydalı etkinliklerde bulunabilirlerdi.

Hukuk sosyolojisinin sunması gereken son derece dikkat çekici katkılar arasında, hukukun kendi yargılama anlayışını aşan farlı bir kavramsallaştırılması da yer alır. Weber’in hukuku zorlamanın terimlerinde tanımlaması ve Durkheim’ın hukuku ahlâkî dayanışmanın göstergesi olarak kavramsallaştırmasıyla, sosyologlar, hukuku, sadece, yasama bağlamında resmî bir biçimde yürürlüğe giren kuralların sahasıyla sınırlamamaya başladılar. Bunun yerine, hukukun faaliyet alanı, sosyolojik açıdan, hukuka dair farklı sahalardaki analizlerin çeşitli seviyelerinde faaliyetlerde bulunan fail, özne ve pratiklerin bütün sahalarını içeren bir kurum olarak genişletildi. Önemli bir biçimde, hukukun sosyolojik tanımlaması, bilimin özgün sahasının genişletilmesini içermenin yanı sıra, ayrıca hukukun bizzat kendisinin tamamına dair yeniden düşünüşü ima etmektedir. Bu manada, gerçekleşen genel dönüşüm, hukuk dair son derece geleneksel perspektif olan temel entegrasyon işlevi terimlerinden (sosyal kontrol olarak hukuk), esasında eşitsizlik niteliğiyle biçimlenmiş toplumlarda hukukun eleştirel kavramlarına (iktidar olarak hukuk) ve düzenleyici uygulamaların geniş sahasında hukukun çağdaş konumlandırılmasına (yönetim olarak hukuk) yönelik geçişte gözlemlenebilir. Böylesi bir kavramsallaştırmanın özgün niteliklerine bakmaksızın, gerçekliğinin çoğu yönüyle hukuk idealinin katkısı, hukukun sosyolojisinin çoğu özgün katkıları için önem arz eder. Uygulamadaki hukuk ile kitaplardaki hukuk, ile resmî olamayan hukuk, yasal hukuk ile geçerli hukuk ve Resmî pozitif hukuk ile sezgisel hukuk arasında böylesi bir ayrımı deklare etmek, hukuk sosyolojisinin genel manada ortaya çıkarmaya çalıştığı, hukukun sosyal düzeydeki etki, neden ve kökenlerinin terimlerindeki hukuk gerçekliği, hukukun kendini anlaması ve hedeflerinin konumlandırılması arasında var olan uyuşmazlıkları ima eder.

Hukuk sosyolojisindeki hukukun kendinden menkul başlıca ideallerinin sınırlarını ortaya çıkarma çabası, ne hukuk biliminin sosyoloji öncesindeki normatif kurucu öğelerine geri dönmek manasına gelir, ne de yasa biliminin araçsal hedeflerinden vaz geçmektir. Hukuk sosyolojisini hukukun normatif veya tüzel olarak yönlendirilmiş evriminden ayıran, teorik açıdan bilgilendirilmiş ve metodolojik olarak yönlendirilmiş incelemelerden hareketle elde edilen araştırma bulgularına dayanan hukukun sosyal gerçekliğinin çeşitli anlaşılma biçimleridir. Bu açıdan, Hukuk sosyolojisinin kapsamlı ve özgün bir sahadaki gelişimi, teorik perspektifler ile metodolojik yönelimlerin çokluğunu barındırırken, sadece bir uzmanlık disiplini olarak hukuk sosyolojisinin entelektüel olgunluğunu ispatlamaz, fakat ayrıca, hukuk sosyolojisine, sosyoloji disiplinindeki diğer uzmanlık sahalarıyla olduğu kadar, sosyal-yasa bilimi sahasındaki diğer perspektiflerle de bağlantılı olan bilimsel açıdan güçlü dayanaklar sağlar. Bu nedenle, hukuk sosyolojisindeki düşünüşün birlik ve çeşitliliği, nesnelci ve normatif olarak konumlandırılmış yönelimlerden tutun da makro-sosyolojik ve mikro-teorik çeşitliliğe dair perspektifler hakkındaki çatışma ve konsensüse kadar, ortaya çıkmış ilgili yaklaşımların teorik türlülüğünü ve sosyoloji klasiklerinin geçerli sürekliliklerini açığa vurur. Hukuk sosyolojisinin teorik zenginliği, hukukun global boyutları ve sosyal kontrol meselelerine dair hukuk, ekonomi, politika, sosyal entegrasyon ve kültür arasındaki ilişkilerle ilgili sorulardan ilham alan sorgulamaların çeşitli sahalarındaki araştırmaların yaygınlaşmasında mevcut olan tözel seviyeyle eşleşir. Ayrıca hukuk sosyolojisi, bu çeşitli özgün sahalarda, klasik ve modern düşüncedeki rotalardan ilham alarak genişleyen bir kısım ilgi çekici çağdaş teorik perspektiflerin gelişimine tanıklık etmiştir. Ayrıca, çoğu ulusal kültürde deneyimlenen hukuk bilimleri ile hukuk sosyolojisi arasındaki zorlu ilişki, disiplinler-arasılık meselesiyle bağlantılı olarak ve hukuk bilimine katkılar sunan diğer sosyal bilimlerle ilgili sosyolojinin işlevi ve konumuyla da ilişkilidir. Bu manada bu kitap vasıtasıyla elde edilebilecek başlıca mühim ders, hukuk sosyolojisinin, hukuka dair diğer sosyal bilimler perspektifleri arasında gerçekleştirdiği kadar, sosyoloji disiplinindeki diğer uzmanlık sahaları için de özgün ve değerli şeyler sunduğudur. Hâlbuki sürecin benzer durumlarında gerçekleştirilen bu gaye, ister hukuktan isterse diğer davranış bilimleri veya sosyal bilimlerden kaynaklansınlar, hukuk bilimindeki sosyolojik olmayan yaklaşımlara uyarlanamaz. Bundan dolayı, bu kitabın disiplinler-arası yaklaşıma karşı bir konumu kapsadığı düşünülemez. Weber’le birlikte, yasa bilimi, hukuka dair davranış bilimleri ve sosyal bilimlerinden, farklı amaçlara sahip olduklarından dolayı, ayırt edilebilir hale gelir. Gelgelelim, hukukun etkisini devam ettirmekten ziyade, hukukun analizine yönelik ortak bir yaşamı paylaştıklarından, davranış bilimleri ve sosyal bilimler, sadece, ilgi odakları olan hukuka dair ilişkili boyut ve tutum açısından birbirlerinden farklıdırlar. Bu perspektiften, disiplinler-arasılık, disiplinin işlev ve sınırlarının takviye edilerek kuvvetlendirilmesini de ifade edebilir. Bu itibarla, kitabımın, açıklığa çıkarılan ve değeri gözler önüne serilen hukuk sosyolojisi disiplininin sınırlarında gerçekleştirilen hukukun çeşitli sunumlardaki hukuk analizine nitelikli bir disiplinler-arası yaklaşım oluşturulmasına katkı sağlayabileceğini umarım.

Kitabı satın almak için;

Hukuk Sosyolojisi

Kapat