1300 - 8781
362397
https://www.liberte.com.tr/liberal-dusunce-dergisi-sayi-86-bahar-2017
LİBERAL DÜŞÜNCE DERGİSİ, SAYI 86, BAHAR 2017 LİBERAL DÜŞÜNCE, SAYI 86, BAHAR 2017,
100.00
MAKALELER
Demokrasinin Liberteryen Eleştirisinin Eleştirisi: Caplan ve Brennan Örneği
Buğra Kalkan
Türkiye'nin 2002 Sonrası Büyük Moderasyonu
Ünsal Çetin
Anayasa, Değişim ve Türkiye
Alim Yılmaz
Hukukun Hâkim Kılınmasının Bir Gereği Olarak İdarî Şeffaflık ve Bilgi Edinme Hürriyeti
Adnan Küçük
Türkiye'nin Görsel-İşitsel Medya Politikası
Davut Dursun
Türkiye'de Yaşayan Suriyeli Çocukların Eğitim Sorunu ve Çözüm Önerileri
Faik Tanrıkulu
Avrupa Aşırı Sağının Görünüş Şekilleri: Almanya Örneği
Muhterem Dilbirliği
ÇEVİRİ
Devrimin Soytarı Prensi: Yeni Bir Tür Solcu Düşünür Slavoj Žižek Üzerine
Roger Scruton
YORUM
Gıda Güvenliği: Aykırı Bir Bakış
Atilla Yayla
KİTAP DEĞERLENDİRMESİ
Eko-nomi
Mesut Koçak
Editörden
“Karşı-dalga”ya karşı durabilmek
Samuel Huntington, dünyadaki her demokrasi dalgasını bir “karşı-dalga”nın izlediğini söyler. Bu bir kural mıdır, hep böyle mi olur, tartışılır elbette. Ama bugün özgürlük ve demokrasinin küresel ölçekte bir “karşı-dalga”nın tehdidi altında olduğu yargısını herhalde çok az kişi tartışılır bulur.
Yerleşik ve köklü görünen Batı demokrasilerinde devletlerin, IŞİD ve benzeri örgütlerin ifade ettiği tehdidi veya göçmenleri gerekçe göstererek nasıl güvenlikçi bir savrulma içine girdiği ve bu gerekçe üzerinden birey aleyhine ciddi biçimde genişleme fırsatını sonuna kadar değerlendirdiği bir dönemde yaşıyoruz.
Küresel ölçekli özgürlük daralmasının hissedildiği bir zamanda Türkiye de dehşet verici bir darbe girişiminin ve ardından gelen OHAL uygulamalarının belirlediği ortamda benzer bir daralmayı hissediyor. Böyle bir dönemde toptancı yaklaşımların rahatlatıcılığına kapılmadan doğruya doğru yanlışa yanlış diyebilmek pek çokları için genel bir tutum olamıyor. Ama tam da bunu yapmaya ihtiyacımız var. Darbeci unsurların tasfiyesi adaletin ve hukukun bir gereği olduğu kadar, ülke çapında güçlü bir desteği de içeren bir siyasayı ifade ediyor; ama bu süreçte insan hakları ihlalleri üreten bir dizi işlemin doğurduğu mağduriyetler de haklı olarak bir hoşnutsuzluk kaynağı olmaya devam ediyor.
İşte doğrularla yanlışların bu kadar birbirine karıştığı bir ortamda özgürlük, adalet ve barışı savunmak, bu değerleri önemseyen her kesimden birey açısından daha öncelikli hale geliyor. Demokrasiyi tehdit eden Kemalist veya Gülenist darbecilere karşı mücadelesinde hükümeti desteklemek, ama aynı zamanda bu süreçteki uygulamalarını dikkatle izleyerek onu eleştirmek, devletten gelen bireysel hak ihlalleri konusunda duyarlı olmak ve bunu gereği gibi yapabilmek için eleştirel mesafeyi korumak gerek.
***
Bu kapsamda derginin bu sayıdaki makalelerine göz atarsak, Buğra Kalkan'ın bazı liberal çevrelerde rastlanan ekonomik özgürlüklere ilişkin vurgularına dayanan demokrasi eleştirilerini ve onu sınırlayan önerilerini değerlendiren çalışmasıyla başlamak isabet olur.
Buğra Kalkan, özel olarak bazı liberteryenlerden gelen ama liberal gelenek içinde bir şekilde yer bulan ve demokratik yöntemleri siyasal ve ekonomik sorunların temel sorumlusu olarak gören yaklaşımı mercek altına alıyor ve “klasik liberallerin geleneksel içgörülerinin demokrasi ile liberalizm arasındaki ilişkiyi daha tutarlı bir şekilde kavradıkları” tezini savunuyor.
Ünsal Çetin, Türkiye'nin 2002 sonrası ekonomik dönüşümünü, ABD'nin 1982 ve 2002 arasında yaşadığı “Büyük Moderasyon” olarak adlandırılan ekonomik büyüme ve refah artışı dönemiyle kıyaslıyor ve “Türkiye'nin Büyük Moderasyonu” olarak adlandırıyor. Verimlilik normunun takip edildiği bir ekonomide makroekonomik seviyede bir dalgalanmaya kaynaklık edecek kadar büyük ve hatalı yatırım kararları oluşmayacağını vurguluyor ve Türkiye'nin gelecek yıllardaki iktisadî kalkınması için göz önüne alınması gereken para politikasına ilişkin önerilerini sunuyor.
Alim Yılmaz, Türkiye Cumhuriyeti'nin siyasî tarihi boyunca demokratik yönetimlerin paradigma değişmeleriyle birlikte gerçekleştiğini anlatıyor. Ancak, bu dönemlerin sancılı hatta çatışmalı yaşandığına işaret ederek 2017 anayasa değişikliklerini analiz ediyor.
Adnan Küçük insan haklarına dayanan hukuk devletinde idarenin eylem ve işlemlerinin denetlenmesi gerekliliğini kaydederek bunun ancak şeffaflığın ve bilgi edinme hürriyetinin temin edildiği takdirde yapılabileceğini ifade ediyor. Küçük, yazısında aynı zamanda devlet sırrı, meslekî sır, özel hayatın gizliliği, mahremiyet gibi kavramlar etrafında meselenin farklı boyutlarını tartışıyor.
Davut Dursun, Türkiye'nin Görsel ve İşitsel Medya Politikası'nı Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren tarihî bir perspektifle ilgili kurumların niteliği üzerinden ele alıyor. Ayrıca siyasî sistemin yapısıyla medya politikasının niteliğini ilişkilendiren Dursun, AB uyum kanunlarının medya politikamıza etkisini değerlendiriyor.
Savaş ve göç gerçeğiyle birlikte yaşadığımız coğrafyanın ve bu bağlamda dergimizin de en sürekli temalarından biri olan Suriyeli Sığınmacılar bu sayıda da gündemimizde. Özellikle de geçici eğitim merkezlerinin kapatılması kararının ardından ortaya çıkan durum ve sorunları, 19 Kasım 2016 tarihinde düzenlenen bir çalıştayda dile getirilen fikirler ışığında Faik Tanrıkulu ele alıyor.
Göç ve sığınmacılar meselesiyle bağlantılı bir konu da özellikle Avrupa'da yükselen yabancı düşmanı, ırkçı ve ayrımcı siyasî akımların güçlenmesi sorunu. Muhterem Dilbirliği, Avrupa'da gittikçe belirginleşen ve artık marjinal akım ve çevrelere atfedilerek küçümsenmesinin mümkün olmadığı bu sorunun ulaştığı boyutları ele alıyor.
Roger Scruton Büşra Sönmez'in Türkçe'ye kazandırdığı “Devrimin Soytarı Prensi” başlıklı yazısında Slavoj Zizek'in popülerleşmiş düşüncelerinin sol ve Marxist kavramlar ile diğer sosyalist, devrimci düşünürlerin dünyasıyla birlikte ele alarak gerçek hayatta neye karşılık geldiğini gözler önüne seriyor.
Atilla Yayla her insanın hayatını ilgilendiren gıda güvenliği ve gıda sağlığı konusunda, yaygın kanaatlerden farklı bir bakışla, devlet regülasyonlarıyla piyasa süreçlerinin başarısını ve etkinliğini değerlendiriyor.
Son olarak, Mesut Koçak tarafından kaleme alınan bir kitap değerlendirmesi yer alıyor. Liberte Yayınları arasında yayınlanan Richard Stroup'ın Eko-nomi isimli çalışması çevre sorunlarını çözmede sağlam bir iktisadî perspektif veriyor. Koçak, çevre konusundaki diğer çalışmalardan farklı olarak bu kitapta işlenen mülkiyet hakkı temelli yaklaşımları öne çıkarıyor.
Önümüzdeki sayı, 15 Temmuz darbe girişiminin alt edilmesine ilişkin Şanlı Devrim'in yıldönümüne geliyor. Dolayısıyla yeni sayıdaki ana konumuz bu olacak. Bu tarihî ânın yıldönümünde geriye dönüp baktığımızda ne görüyoruz? Acaba 15 Temmuz'dan gerekli dersleri çıkarabildik mi? Onun ürettiği coşku ve mutabakatı yeni bir “sözleşme”, demokratikleşme ve ordunun reformu için kullanabildik mi, yoksa bu tarihî fırsatı kaçırdık mı? Bugün yapılması gerekenler ne olmalı? Önümüzdeki sayıya 15 Temmuz çerçevesindeki yazılarınızı bekliyoruz.
Bir sonraki sayı da 1917'deki Ekim Devrimi'nin 100. yılına denk geliyor ve ana gündemi bu olacak. Gerçekleşmesinden kısa bir süre sonrasında totaliter bir diktatörlüğe dönüşen ve yüzüncü yaşını göremeden tarihten ayrılan ama buna rağmen hâlâ Türkiye'de genel olarak solun, hatta demokratik solun bile güzellemenin ötesinde anlamlı bir eleştirisini yapamadığı bu tarihî hadiseyi nasıl anlamalı? Yüz yıl sonra liberaller ve sosyalistler arasındaki tartışmaya dönüp, o devrimi çirkin Stalinist yüzüne rağmen canhıraş bir şekilde savunan sosyalistlerin ahlâkî ve politik yenilgisini konuşmanın ötesinde, -ki elbette bunu da konuşalım,- bir analizine ihtiyacımız var.
***
Avrupa'da yükselen ırkçılık, Türkiye'de sığınmacıların hukukunu korumak, ekonomik özgürlükleri mucize ilaçlar satan müdahalecilere karşı savunmak ve bunu yaparken liberal gelenek içinden gelen demokrasi karşıtı fikirlerle de mücadele etmek…
İşimiz çok.
Karşı-dalga özgürlüğe karşı çok boyutlu bir tehdidi ifade ediyor ve bu durum onunla çok boyutlu bir mücadeleyi de zaruri kılıyor.
Bekir Berat Özipek
Editör
Demokrasinin Liberteryen Eleştirisinin Eleştirisi: Caplan ve Brennan Örneği
Buğra Kalkan
Türkiye'nin 2002 Sonrası Büyük Moderasyonu
Ünsal Çetin
Anayasa, Değişim ve Türkiye
Alim Yılmaz
Hukukun Hâkim Kılınmasının Bir Gereği Olarak İdarî Şeffaflık ve Bilgi Edinme Hürriyeti
Adnan Küçük
Türkiye'nin Görsel-İşitsel Medya Politikası
Davut Dursun
Türkiye'de Yaşayan Suriyeli Çocukların Eğitim Sorunu ve Çözüm Önerileri
Faik Tanrıkulu
Avrupa Aşırı Sağının Görünüş Şekilleri: Almanya Örneği
Muhterem Dilbirliği
ÇEVİRİ
Devrimin Soytarı Prensi: Yeni Bir Tür Solcu Düşünür Slavoj Žižek Üzerine
Roger Scruton
YORUM
Gıda Güvenliği: Aykırı Bir Bakış
Atilla Yayla
KİTAP DEĞERLENDİRMESİ
Eko-nomi
Mesut Koçak
Editörden
“Karşı-dalga”ya karşı durabilmek
Samuel Huntington, dünyadaki her demokrasi dalgasını bir “karşı-dalga”nın izlediğini söyler. Bu bir kural mıdır, hep böyle mi olur, tartışılır elbette. Ama bugün özgürlük ve demokrasinin küresel ölçekte bir “karşı-dalga”nın tehdidi altında olduğu yargısını herhalde çok az kişi tartışılır bulur.
Yerleşik ve köklü görünen Batı demokrasilerinde devletlerin, IŞİD ve benzeri örgütlerin ifade ettiği tehdidi veya göçmenleri gerekçe göstererek nasıl güvenlikçi bir savrulma içine girdiği ve bu gerekçe üzerinden birey aleyhine ciddi biçimde genişleme fırsatını sonuna kadar değerlendirdiği bir dönemde yaşıyoruz.
Küresel ölçekli özgürlük daralmasının hissedildiği bir zamanda Türkiye de dehşet verici bir darbe girişiminin ve ardından gelen OHAL uygulamalarının belirlediği ortamda benzer bir daralmayı hissediyor. Böyle bir dönemde toptancı yaklaşımların rahatlatıcılığına kapılmadan doğruya doğru yanlışa yanlış diyebilmek pek çokları için genel bir tutum olamıyor. Ama tam da bunu yapmaya ihtiyacımız var. Darbeci unsurların tasfiyesi adaletin ve hukukun bir gereği olduğu kadar, ülke çapında güçlü bir desteği de içeren bir siyasayı ifade ediyor; ama bu süreçte insan hakları ihlalleri üreten bir dizi işlemin doğurduğu mağduriyetler de haklı olarak bir hoşnutsuzluk kaynağı olmaya devam ediyor.
İşte doğrularla yanlışların bu kadar birbirine karıştığı bir ortamda özgürlük, adalet ve barışı savunmak, bu değerleri önemseyen her kesimden birey açısından daha öncelikli hale geliyor. Demokrasiyi tehdit eden Kemalist veya Gülenist darbecilere karşı mücadelesinde hükümeti desteklemek, ama aynı zamanda bu süreçteki uygulamalarını dikkatle izleyerek onu eleştirmek, devletten gelen bireysel hak ihlalleri konusunda duyarlı olmak ve bunu gereği gibi yapabilmek için eleştirel mesafeyi korumak gerek.
***
Bu kapsamda derginin bu sayıdaki makalelerine göz atarsak, Buğra Kalkan'ın bazı liberal çevrelerde rastlanan ekonomik özgürlüklere ilişkin vurgularına dayanan demokrasi eleştirilerini ve onu sınırlayan önerilerini değerlendiren çalışmasıyla başlamak isabet olur.
Buğra Kalkan, özel olarak bazı liberteryenlerden gelen ama liberal gelenek içinde bir şekilde yer bulan ve demokratik yöntemleri siyasal ve ekonomik sorunların temel sorumlusu olarak gören yaklaşımı mercek altına alıyor ve “klasik liberallerin geleneksel içgörülerinin demokrasi ile liberalizm arasındaki ilişkiyi daha tutarlı bir şekilde kavradıkları” tezini savunuyor.
Ünsal Çetin, Türkiye'nin 2002 sonrası ekonomik dönüşümünü, ABD'nin 1982 ve 2002 arasında yaşadığı “Büyük Moderasyon” olarak adlandırılan ekonomik büyüme ve refah artışı dönemiyle kıyaslıyor ve “Türkiye'nin Büyük Moderasyonu” olarak adlandırıyor. Verimlilik normunun takip edildiği bir ekonomide makroekonomik seviyede bir dalgalanmaya kaynaklık edecek kadar büyük ve hatalı yatırım kararları oluşmayacağını vurguluyor ve Türkiye'nin gelecek yıllardaki iktisadî kalkınması için göz önüne alınması gereken para politikasına ilişkin önerilerini sunuyor.
Alim Yılmaz, Türkiye Cumhuriyeti'nin siyasî tarihi boyunca demokratik yönetimlerin paradigma değişmeleriyle birlikte gerçekleştiğini anlatıyor. Ancak, bu dönemlerin sancılı hatta çatışmalı yaşandığına işaret ederek 2017 anayasa değişikliklerini analiz ediyor.
Adnan Küçük insan haklarına dayanan hukuk devletinde idarenin eylem ve işlemlerinin denetlenmesi gerekliliğini kaydederek bunun ancak şeffaflığın ve bilgi edinme hürriyetinin temin edildiği takdirde yapılabileceğini ifade ediyor. Küçük, yazısında aynı zamanda devlet sırrı, meslekî sır, özel hayatın gizliliği, mahremiyet gibi kavramlar etrafında meselenin farklı boyutlarını tartışıyor.
Davut Dursun, Türkiye'nin Görsel ve İşitsel Medya Politikası'nı Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren tarihî bir perspektifle ilgili kurumların niteliği üzerinden ele alıyor. Ayrıca siyasî sistemin yapısıyla medya politikasının niteliğini ilişkilendiren Dursun, AB uyum kanunlarının medya politikamıza etkisini değerlendiriyor.
Savaş ve göç gerçeğiyle birlikte yaşadığımız coğrafyanın ve bu bağlamda dergimizin de en sürekli temalarından biri olan Suriyeli Sığınmacılar bu sayıda da gündemimizde. Özellikle de geçici eğitim merkezlerinin kapatılması kararının ardından ortaya çıkan durum ve sorunları, 19 Kasım 2016 tarihinde düzenlenen bir çalıştayda dile getirilen fikirler ışığında Faik Tanrıkulu ele alıyor.
Göç ve sığınmacılar meselesiyle bağlantılı bir konu da özellikle Avrupa'da yükselen yabancı düşmanı, ırkçı ve ayrımcı siyasî akımların güçlenmesi sorunu. Muhterem Dilbirliği, Avrupa'da gittikçe belirginleşen ve artık marjinal akım ve çevrelere atfedilerek küçümsenmesinin mümkün olmadığı bu sorunun ulaştığı boyutları ele alıyor.
Roger Scruton Büşra Sönmez'in Türkçe'ye kazandırdığı “Devrimin Soytarı Prensi” başlıklı yazısında Slavoj Zizek'in popülerleşmiş düşüncelerinin sol ve Marxist kavramlar ile diğer sosyalist, devrimci düşünürlerin dünyasıyla birlikte ele alarak gerçek hayatta neye karşılık geldiğini gözler önüne seriyor.
Atilla Yayla her insanın hayatını ilgilendiren gıda güvenliği ve gıda sağlığı konusunda, yaygın kanaatlerden farklı bir bakışla, devlet regülasyonlarıyla piyasa süreçlerinin başarısını ve etkinliğini değerlendiriyor.
Son olarak, Mesut Koçak tarafından kaleme alınan bir kitap değerlendirmesi yer alıyor. Liberte Yayınları arasında yayınlanan Richard Stroup'ın Eko-nomi isimli çalışması çevre sorunlarını çözmede sağlam bir iktisadî perspektif veriyor. Koçak, çevre konusundaki diğer çalışmalardan farklı olarak bu kitapta işlenen mülkiyet hakkı temelli yaklaşımları öne çıkarıyor.
Önümüzdeki sayı, 15 Temmuz darbe girişiminin alt edilmesine ilişkin Şanlı Devrim'in yıldönümüne geliyor. Dolayısıyla yeni sayıdaki ana konumuz bu olacak. Bu tarihî ânın yıldönümünde geriye dönüp baktığımızda ne görüyoruz? Acaba 15 Temmuz'dan gerekli dersleri çıkarabildik mi? Onun ürettiği coşku ve mutabakatı yeni bir “sözleşme”, demokratikleşme ve ordunun reformu için kullanabildik mi, yoksa bu tarihî fırsatı kaçırdık mı? Bugün yapılması gerekenler ne olmalı? Önümüzdeki sayıya 15 Temmuz çerçevesindeki yazılarınızı bekliyoruz.
Bir sonraki sayı da 1917'deki Ekim Devrimi'nin 100. yılına denk geliyor ve ana gündemi bu olacak. Gerçekleşmesinden kısa bir süre sonrasında totaliter bir diktatörlüğe dönüşen ve yüzüncü yaşını göremeden tarihten ayrılan ama buna rağmen hâlâ Türkiye'de genel olarak solun, hatta demokratik solun bile güzellemenin ötesinde anlamlı bir eleştirisini yapamadığı bu tarihî hadiseyi nasıl anlamalı? Yüz yıl sonra liberaller ve sosyalistler arasındaki tartışmaya dönüp, o devrimi çirkin Stalinist yüzüne rağmen canhıraş bir şekilde savunan sosyalistlerin ahlâkî ve politik yenilgisini konuşmanın ötesinde, -ki elbette bunu da konuşalım,- bir analizine ihtiyacımız var.
***
Avrupa'da yükselen ırkçılık, Türkiye'de sığınmacıların hukukunu korumak, ekonomik özgürlükleri mucize ilaçlar satan müdahalecilere karşı savunmak ve bunu yaparken liberal gelenek içinden gelen demokrasi karşıtı fikirlerle de mücadele etmek…
İşimiz çok.
Karşı-dalga özgürlüğe karşı çok boyutlu bir tehdidi ifade ediyor ve bu durum onunla çok boyutlu bir mücadeleyi de zaruri kılıyor.
Bekir Berat Özipek
Editör
MAKALELER
Demokrasinin Liberteryen Eleştirisinin Eleştirisi: Caplan ve Brennan Örneği
Buğra Kalkan
Türkiye'nin 2002 Sonrası Büyük Moderasyonu
Ünsal Çetin
Anayasa, Değişim ve Türkiye
Alim Yılmaz
Hukukun Hâkim Kılınmasının Bir Gereği Olarak İdarî Şeffaflık ve Bilgi Edinme Hürriyeti
Adnan Küçük
Türkiye'nin Görsel-İşitsel Medya Politikası
Davut Dursun
Türkiye'de Yaşayan Suriyeli Çocukların Eğitim Sorunu ve Çözüm Önerileri
Faik Tanrıkulu
Avrupa Aşırı Sağının Görünüş Şekilleri: Almanya Örneği
Muhterem Dilbirliği
ÇEVİRİ
Devrimin Soytarı Prensi: Yeni Bir Tür Solcu Düşünür Slavoj Žižek Üzerine
Roger Scruton
YORUM
Gıda Güvenliği: Aykırı Bir Bakış
Atilla Yayla
KİTAP DEĞERLENDİRMESİ
Eko-nomi
Mesut Koçak
Editörden
“Karşı-dalga”ya karşı durabilmek
Samuel Huntington, dünyadaki her demokrasi dalgasını bir “karşı-dalga”nın izlediğini söyler. Bu bir kural mıdır, hep böyle mi olur, tartışılır elbette. Ama bugün özgürlük ve demokrasinin küresel ölçekte bir “karşı-dalga”nın tehdidi altında olduğu yargısını herhalde çok az kişi tartışılır bulur.
Yerleşik ve köklü görünen Batı demokrasilerinde devletlerin, IŞİD ve benzeri örgütlerin ifade ettiği tehdidi veya göçmenleri gerekçe göstererek nasıl güvenlikçi bir savrulma içine girdiği ve bu gerekçe üzerinden birey aleyhine ciddi biçimde genişleme fırsatını sonuna kadar değerlendirdiği bir dönemde yaşıyoruz.
Küresel ölçekli özgürlük daralmasının hissedildiği bir zamanda Türkiye de dehşet verici bir darbe girişiminin ve ardından gelen OHAL uygulamalarının belirlediği ortamda benzer bir daralmayı hissediyor. Böyle bir dönemde toptancı yaklaşımların rahatlatıcılığına kapılmadan doğruya doğru yanlışa yanlış diyebilmek pek çokları için genel bir tutum olamıyor. Ama tam da bunu yapmaya ihtiyacımız var. Darbeci unsurların tasfiyesi adaletin ve hukukun bir gereği olduğu kadar, ülke çapında güçlü bir desteği de içeren bir siyasayı ifade ediyor; ama bu süreçte insan hakları ihlalleri üreten bir dizi işlemin doğurduğu mağduriyetler de haklı olarak bir hoşnutsuzluk kaynağı olmaya devam ediyor.
İşte doğrularla yanlışların bu kadar birbirine karıştığı bir ortamda özgürlük, adalet ve barışı savunmak, bu değerleri önemseyen her kesimden birey açısından daha öncelikli hale geliyor. Demokrasiyi tehdit eden Kemalist veya Gülenist darbecilere karşı mücadelesinde hükümeti desteklemek, ama aynı zamanda bu süreçteki uygulamalarını dikkatle izleyerek onu eleştirmek, devletten gelen bireysel hak ihlalleri konusunda duyarlı olmak ve bunu gereği gibi yapabilmek için eleştirel mesafeyi korumak gerek.
***
Bu kapsamda derginin bu sayıdaki makalelerine göz atarsak, Buğra Kalkan'ın bazı liberal çevrelerde rastlanan ekonomik özgürlüklere ilişkin vurgularına dayanan demokrasi eleştirilerini ve onu sınırlayan önerilerini değerlendiren çalışmasıyla başlamak isabet olur.
Buğra Kalkan, özel olarak bazı liberteryenlerden gelen ama liberal gelenek içinde bir şekilde yer bulan ve demokratik yöntemleri siyasal ve ekonomik sorunların temel sorumlusu olarak gören yaklaşımı mercek altına alıyor ve “klasik liberallerin geleneksel içgörülerinin demokrasi ile liberalizm arasındaki ilişkiyi daha tutarlı bir şekilde kavradıkları” tezini savunuyor.
Ünsal Çetin, Türkiye'nin 2002 sonrası ekonomik dönüşümünü, ABD'nin 1982 ve 2002 arasında yaşadığı “Büyük Moderasyon” olarak adlandırılan ekonomik büyüme ve refah artışı dönemiyle kıyaslıyor ve “Türkiye'nin Büyük Moderasyonu” olarak adlandırıyor. Verimlilik normunun takip edildiği bir ekonomide makroekonomik seviyede bir dalgalanmaya kaynaklık edecek kadar büyük ve hatalı yatırım kararları oluşmayacağını vurguluyor ve Türkiye'nin gelecek yıllardaki iktisadî kalkınması için göz önüne alınması gereken para politikasına ilişkin önerilerini sunuyor.
Alim Yılmaz, Türkiye Cumhuriyeti'nin siyasî tarihi boyunca demokratik yönetimlerin paradigma değişmeleriyle birlikte gerçekleştiğini anlatıyor. Ancak, bu dönemlerin sancılı hatta çatışmalı yaşandığına işaret ederek 2017 anayasa değişikliklerini analiz ediyor.
Adnan Küçük insan haklarına dayanan hukuk devletinde idarenin eylem ve işlemlerinin denetlenmesi gerekliliğini kaydederek bunun ancak şeffaflığın ve bilgi edinme hürriyetinin temin edildiği takdirde yapılabileceğini ifade ediyor. Küçük, yazısında aynı zamanda devlet sırrı, meslekî sır, özel hayatın gizliliği, mahremiyet gibi kavramlar etrafında meselenin farklı boyutlarını tartışıyor.
Davut Dursun, Türkiye'nin Görsel ve İşitsel Medya Politikası'nı Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren tarihî bir perspektifle ilgili kurumların niteliği üzerinden ele alıyor. Ayrıca siyasî sistemin yapısıyla medya politikasının niteliğini ilişkilendiren Dursun, AB uyum kanunlarının medya politikamıza etkisini değerlendiriyor.
Savaş ve göç gerçeğiyle birlikte yaşadığımız coğrafyanın ve bu bağlamda dergimizin de en sürekli temalarından biri olan Suriyeli Sığınmacılar bu sayıda da gündemimizde. Özellikle de geçici eğitim merkezlerinin kapatılması kararının ardından ortaya çıkan durum ve sorunları, 19 Kasım 2016 tarihinde düzenlenen bir çalıştayda dile getirilen fikirler ışığında Faik Tanrıkulu ele alıyor.
Göç ve sığınmacılar meselesiyle bağlantılı bir konu da özellikle Avrupa'da yükselen yabancı düşmanı, ırkçı ve ayrımcı siyasî akımların güçlenmesi sorunu. Muhterem Dilbirliği, Avrupa'da gittikçe belirginleşen ve artık marjinal akım ve çevrelere atfedilerek küçümsenmesinin mümkün olmadığı bu sorunun ulaştığı boyutları ele alıyor.
Roger Scruton Büşra Sönmez'in Türkçe'ye kazandırdığı “Devrimin Soytarı Prensi” başlıklı yazısında Slavoj Zizek'in popülerleşmiş düşüncelerinin sol ve Marxist kavramlar ile diğer sosyalist, devrimci düşünürlerin dünyasıyla birlikte ele alarak gerçek hayatta neye karşılık geldiğini gözler önüne seriyor.
Atilla Yayla her insanın hayatını ilgilendiren gıda güvenliği ve gıda sağlığı konusunda, yaygın kanaatlerden farklı bir bakışla, devlet regülasyonlarıyla piyasa süreçlerinin başarısını ve etkinliğini değerlendiriyor.
Son olarak, Mesut Koçak tarafından kaleme alınan bir kitap değerlendirmesi yer alıyor. Liberte Yayınları arasında yayınlanan Richard Stroup'ın Eko-nomi isimli çalışması çevre sorunlarını çözmede sağlam bir iktisadî perspektif veriyor. Koçak, çevre konusundaki diğer çalışmalardan farklı olarak bu kitapta işlenen mülkiyet hakkı temelli yaklaşımları öne çıkarıyor.
Önümüzdeki sayı, 15 Temmuz darbe girişiminin alt edilmesine ilişkin Şanlı Devrim'in yıldönümüne geliyor. Dolayısıyla yeni sayıdaki ana konumuz bu olacak. Bu tarihî ânın yıldönümünde geriye dönüp baktığımızda ne görüyoruz? Acaba 15 Temmuz'dan gerekli dersleri çıkarabildik mi? Onun ürettiği coşku ve mutabakatı yeni bir “sözleşme”, demokratikleşme ve ordunun reformu için kullanabildik mi, yoksa bu tarihî fırsatı kaçırdık mı? Bugün yapılması gerekenler ne olmalı? Önümüzdeki sayıya 15 Temmuz çerçevesindeki yazılarınızı bekliyoruz.
Bir sonraki sayı da 1917'deki Ekim Devrimi'nin 100. yılına denk geliyor ve ana gündemi bu olacak. Gerçekleşmesinden kısa bir süre sonrasında totaliter bir diktatörlüğe dönüşen ve yüzüncü yaşını göremeden tarihten ayrılan ama buna rağmen hâlâ Türkiye'de genel olarak solun, hatta demokratik solun bile güzellemenin ötesinde anlamlı bir eleştirisini yapamadığı bu tarihî hadiseyi nasıl anlamalı? Yüz yıl sonra liberaller ve sosyalistler arasındaki tartışmaya dönüp, o devrimi çirkin Stalinist yüzüne rağmen canhıraş bir şekilde savunan sosyalistlerin ahlâkî ve politik yenilgisini konuşmanın ötesinde, -ki elbette bunu da konuşalım,- bir analizine ihtiyacımız var.
***
Avrupa'da yükselen ırkçılık, Türkiye'de sığınmacıların hukukunu korumak, ekonomik özgürlükleri mucize ilaçlar satan müdahalecilere karşı savunmak ve bunu yaparken liberal gelenek içinden gelen demokrasi karşıtı fikirlerle de mücadele etmek…
İşimiz çok.
Karşı-dalga özgürlüğe karşı çok boyutlu bir tehdidi ifade ediyor ve bu durum onunla çok boyutlu bir mücadeleyi de zaruri kılıyor.
Bekir Berat Özipek
Editör
Demokrasinin Liberteryen Eleştirisinin Eleştirisi: Caplan ve Brennan Örneği
Buğra Kalkan
Türkiye'nin 2002 Sonrası Büyük Moderasyonu
Ünsal Çetin
Anayasa, Değişim ve Türkiye
Alim Yılmaz
Hukukun Hâkim Kılınmasının Bir Gereği Olarak İdarî Şeffaflık ve Bilgi Edinme Hürriyeti
Adnan Küçük
Türkiye'nin Görsel-İşitsel Medya Politikası
Davut Dursun
Türkiye'de Yaşayan Suriyeli Çocukların Eğitim Sorunu ve Çözüm Önerileri
Faik Tanrıkulu
Avrupa Aşırı Sağının Görünüş Şekilleri: Almanya Örneği
Muhterem Dilbirliği
ÇEVİRİ
Devrimin Soytarı Prensi: Yeni Bir Tür Solcu Düşünür Slavoj Žižek Üzerine
Roger Scruton
YORUM
Gıda Güvenliği: Aykırı Bir Bakış
Atilla Yayla
KİTAP DEĞERLENDİRMESİ
Eko-nomi
Mesut Koçak
Editörden
“Karşı-dalga”ya karşı durabilmek
Samuel Huntington, dünyadaki her demokrasi dalgasını bir “karşı-dalga”nın izlediğini söyler. Bu bir kural mıdır, hep böyle mi olur, tartışılır elbette. Ama bugün özgürlük ve demokrasinin küresel ölçekte bir “karşı-dalga”nın tehdidi altında olduğu yargısını herhalde çok az kişi tartışılır bulur.
Yerleşik ve köklü görünen Batı demokrasilerinde devletlerin, IŞİD ve benzeri örgütlerin ifade ettiği tehdidi veya göçmenleri gerekçe göstererek nasıl güvenlikçi bir savrulma içine girdiği ve bu gerekçe üzerinden birey aleyhine ciddi biçimde genişleme fırsatını sonuna kadar değerlendirdiği bir dönemde yaşıyoruz.
Küresel ölçekli özgürlük daralmasının hissedildiği bir zamanda Türkiye de dehşet verici bir darbe girişiminin ve ardından gelen OHAL uygulamalarının belirlediği ortamda benzer bir daralmayı hissediyor. Böyle bir dönemde toptancı yaklaşımların rahatlatıcılığına kapılmadan doğruya doğru yanlışa yanlış diyebilmek pek çokları için genel bir tutum olamıyor. Ama tam da bunu yapmaya ihtiyacımız var. Darbeci unsurların tasfiyesi adaletin ve hukukun bir gereği olduğu kadar, ülke çapında güçlü bir desteği de içeren bir siyasayı ifade ediyor; ama bu süreçte insan hakları ihlalleri üreten bir dizi işlemin doğurduğu mağduriyetler de haklı olarak bir hoşnutsuzluk kaynağı olmaya devam ediyor.
İşte doğrularla yanlışların bu kadar birbirine karıştığı bir ortamda özgürlük, adalet ve barışı savunmak, bu değerleri önemseyen her kesimden birey açısından daha öncelikli hale geliyor. Demokrasiyi tehdit eden Kemalist veya Gülenist darbecilere karşı mücadelesinde hükümeti desteklemek, ama aynı zamanda bu süreçteki uygulamalarını dikkatle izleyerek onu eleştirmek, devletten gelen bireysel hak ihlalleri konusunda duyarlı olmak ve bunu gereği gibi yapabilmek için eleştirel mesafeyi korumak gerek.
***
Bu kapsamda derginin bu sayıdaki makalelerine göz atarsak, Buğra Kalkan'ın bazı liberal çevrelerde rastlanan ekonomik özgürlüklere ilişkin vurgularına dayanan demokrasi eleştirilerini ve onu sınırlayan önerilerini değerlendiren çalışmasıyla başlamak isabet olur.
Buğra Kalkan, özel olarak bazı liberteryenlerden gelen ama liberal gelenek içinde bir şekilde yer bulan ve demokratik yöntemleri siyasal ve ekonomik sorunların temel sorumlusu olarak gören yaklaşımı mercek altına alıyor ve “klasik liberallerin geleneksel içgörülerinin demokrasi ile liberalizm arasındaki ilişkiyi daha tutarlı bir şekilde kavradıkları” tezini savunuyor.
Ünsal Çetin, Türkiye'nin 2002 sonrası ekonomik dönüşümünü, ABD'nin 1982 ve 2002 arasında yaşadığı “Büyük Moderasyon” olarak adlandırılan ekonomik büyüme ve refah artışı dönemiyle kıyaslıyor ve “Türkiye'nin Büyük Moderasyonu” olarak adlandırıyor. Verimlilik normunun takip edildiği bir ekonomide makroekonomik seviyede bir dalgalanmaya kaynaklık edecek kadar büyük ve hatalı yatırım kararları oluşmayacağını vurguluyor ve Türkiye'nin gelecek yıllardaki iktisadî kalkınması için göz önüne alınması gereken para politikasına ilişkin önerilerini sunuyor.
Alim Yılmaz, Türkiye Cumhuriyeti'nin siyasî tarihi boyunca demokratik yönetimlerin paradigma değişmeleriyle birlikte gerçekleştiğini anlatıyor. Ancak, bu dönemlerin sancılı hatta çatışmalı yaşandığına işaret ederek 2017 anayasa değişikliklerini analiz ediyor.
Adnan Küçük insan haklarına dayanan hukuk devletinde idarenin eylem ve işlemlerinin denetlenmesi gerekliliğini kaydederek bunun ancak şeffaflığın ve bilgi edinme hürriyetinin temin edildiği takdirde yapılabileceğini ifade ediyor. Küçük, yazısında aynı zamanda devlet sırrı, meslekî sır, özel hayatın gizliliği, mahremiyet gibi kavramlar etrafında meselenin farklı boyutlarını tartışıyor.
Davut Dursun, Türkiye'nin Görsel ve İşitsel Medya Politikası'nı Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren tarihî bir perspektifle ilgili kurumların niteliği üzerinden ele alıyor. Ayrıca siyasî sistemin yapısıyla medya politikasının niteliğini ilişkilendiren Dursun, AB uyum kanunlarının medya politikamıza etkisini değerlendiriyor.
Savaş ve göç gerçeğiyle birlikte yaşadığımız coğrafyanın ve bu bağlamda dergimizin de en sürekli temalarından biri olan Suriyeli Sığınmacılar bu sayıda da gündemimizde. Özellikle de geçici eğitim merkezlerinin kapatılması kararının ardından ortaya çıkan durum ve sorunları, 19 Kasım 2016 tarihinde düzenlenen bir çalıştayda dile getirilen fikirler ışığında Faik Tanrıkulu ele alıyor.
Göç ve sığınmacılar meselesiyle bağlantılı bir konu da özellikle Avrupa'da yükselen yabancı düşmanı, ırkçı ve ayrımcı siyasî akımların güçlenmesi sorunu. Muhterem Dilbirliği, Avrupa'da gittikçe belirginleşen ve artık marjinal akım ve çevrelere atfedilerek küçümsenmesinin mümkün olmadığı bu sorunun ulaştığı boyutları ele alıyor.
Roger Scruton Büşra Sönmez'in Türkçe'ye kazandırdığı “Devrimin Soytarı Prensi” başlıklı yazısında Slavoj Zizek'in popülerleşmiş düşüncelerinin sol ve Marxist kavramlar ile diğer sosyalist, devrimci düşünürlerin dünyasıyla birlikte ele alarak gerçek hayatta neye karşılık geldiğini gözler önüne seriyor.
Atilla Yayla her insanın hayatını ilgilendiren gıda güvenliği ve gıda sağlığı konusunda, yaygın kanaatlerden farklı bir bakışla, devlet regülasyonlarıyla piyasa süreçlerinin başarısını ve etkinliğini değerlendiriyor.
Son olarak, Mesut Koçak tarafından kaleme alınan bir kitap değerlendirmesi yer alıyor. Liberte Yayınları arasında yayınlanan Richard Stroup'ın Eko-nomi isimli çalışması çevre sorunlarını çözmede sağlam bir iktisadî perspektif veriyor. Koçak, çevre konusundaki diğer çalışmalardan farklı olarak bu kitapta işlenen mülkiyet hakkı temelli yaklaşımları öne çıkarıyor.
Önümüzdeki sayı, 15 Temmuz darbe girişiminin alt edilmesine ilişkin Şanlı Devrim'in yıldönümüne geliyor. Dolayısıyla yeni sayıdaki ana konumuz bu olacak. Bu tarihî ânın yıldönümünde geriye dönüp baktığımızda ne görüyoruz? Acaba 15 Temmuz'dan gerekli dersleri çıkarabildik mi? Onun ürettiği coşku ve mutabakatı yeni bir “sözleşme”, demokratikleşme ve ordunun reformu için kullanabildik mi, yoksa bu tarihî fırsatı kaçırdık mı? Bugün yapılması gerekenler ne olmalı? Önümüzdeki sayıya 15 Temmuz çerçevesindeki yazılarınızı bekliyoruz.
Bir sonraki sayı da 1917'deki Ekim Devrimi'nin 100. yılına denk geliyor ve ana gündemi bu olacak. Gerçekleşmesinden kısa bir süre sonrasında totaliter bir diktatörlüğe dönüşen ve yüzüncü yaşını göremeden tarihten ayrılan ama buna rağmen hâlâ Türkiye'de genel olarak solun, hatta demokratik solun bile güzellemenin ötesinde anlamlı bir eleştirisini yapamadığı bu tarihî hadiseyi nasıl anlamalı? Yüz yıl sonra liberaller ve sosyalistler arasındaki tartışmaya dönüp, o devrimi çirkin Stalinist yüzüne rağmen canhıraş bir şekilde savunan sosyalistlerin ahlâkî ve politik yenilgisini konuşmanın ötesinde, -ki elbette bunu da konuşalım,- bir analizine ihtiyacımız var.
***
Avrupa'da yükselen ırkçılık, Türkiye'de sığınmacıların hukukunu korumak, ekonomik özgürlükleri mucize ilaçlar satan müdahalecilere karşı savunmak ve bunu yaparken liberal gelenek içinden gelen demokrasi karşıtı fikirlerle de mücadele etmek…
İşimiz çok.
Karşı-dalga özgürlüğe karşı çok boyutlu bir tehdidi ifade ediyor ve bu durum onunla çok boyutlu bir mücadeleyi de zaruri kılıyor.
Bekir Berat Özipek
Editör
Axess Kartlar
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 100,00 | 100,00 |
2 | 51,45 | 102,90 |
3 | 34,98 | 104,93 |
6 | 18,65 | 111,90 |
9 | 13,32 | 119,86 |
12 | 10,74 | 128,87 |
CardFinans & Advantage Kartları
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 100,00 | 100,00 |
2 | 51,45 | 102,90 |
3 | 34,98 | 104,93 |
6 | 18,65 | 111,90 |
9 | 13,32 | 119,86 |
12 | 10,74 | 128,87 |
Bonus Kartlar
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 100,00 | 100,00 |
2 | 51,45 | 102,90 |
3 | 34,98 | 104,93 |
6 | 18,65 | 111,90 |
9 | 13,32 | 119,86 |
12 | 10,74 | 128,87 |
Paraf Kartlar
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 100,00 | 100,00 |
2 | 51,45 | 102,90 |
3 | 34,98 | 104,93 |
6 | 18,65 | 111,90 |
9 | 13,32 | 119,86 |
12 | 10,74 | 128,87 |
Maximum Kartlar
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 100,00 | 100,00 |
2 | 51,45 | 102,90 |
3 | 34,98 | 104,93 |
6 | 18,65 | 111,90 |
9 | 13,32 | 119,86 |
12 | 10,74 | 128,87 |
World Kartlar
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 100,00 | 100,00 |
2 | 51,45 | 102,90 |
3 | 34,98 | 104,93 |
6 | 18,65 | 111,90 |
9 | 13,32 | 119,86 |
12 | 10,74 | 128,87 |
Sağlam Kart
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 100,00 | 100,00 |
2 | 51,45 | 102,90 |
3 | 34,98 | 104,93 |
6 | 18,65 | 111,90 |
9 | 13,32 | 119,86 |
12 | 10,74 | 128,87 |
Diğer Kartlar
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 100,00 | 100,00 |
2 | - | - |
3 | - | - |
6 | - | - |
9 | - | - |
12 | - | - |
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.