Rekabetçi Piyasalar

 Rekabetçi Piyasalar: Rekabet Kaynakların Etkin Kullanımına Destek Olur ve Yenilikçi Gelişmeler İçin Sürekli Bir Motivasyon Sağlar

Rekabet sınaî etkinliği sürekli geliştirmenin yolunu açar. O, üreticilerin maliyetleri düşürmesine ve israfları ortadan kaldırmasına yol açar ki, bu sayede onlar başkalarına daha ucuza satış yapabilirler. Yine o, maliyetleri yüksek kalanları ayıklar ve böylece üretimi, maliyetleri düşük olanların elinde yoğunlaştırma işlevi görür.

Clair Wilcox

Rekabet, piyasa açık ve alternatif satıcıların piyasaya girişi ve yarışı serbest olduğu zaman mevcut olur. Rekabet bir piyasa ekonomisinin yaşam kaynağıdır. Rakip firmalar yerel, bölgesel, ulusal ve hatta küresel piyasalarda rekabet edebilir. Rekabetçi süreç her bir üretici üzerinde etkin şekilde faaliyet görme ve tüketicilerin tercihlerini karşılama baskısı yaratır. Rekabet etkin olmayan üreticileri ayıklar. Tüketicilere rekabetçi fiyatlarla kaliteli mal tedarik edemeyen firmalar zarar ederler ve eninde sonunda sektörün dışına sürüklenirler. Başarılı rekabetçiler rakip firmalardan daha iyi performans göstermek zorundadır. Onların bunu, aralarında ürünün kalitesi, stili, servis, yerleşim yeri uygunluğu, reklam ve fiyatın da bulunduğu bir dizi yöntemle yapması mümkündür; ancak onların, göreli olarak, tüketicilere mütemadiyen en azından rakiplerin sunduğu maliyetleri içerecek bir değer önermeleri gerekir.

McDonald’s, Walmart, General Motors veya diğer herhangi bir firmayı fiyatları yükseltmekten, adi ürünler satmaktan ve kötü hizmet vermekten alıkoyan şey nedir? Rekabet bunun cevabını vermektedir. Eğer McDoanld’s cazip bir fiyatla ve tebessümle teslim edilen lezzetli bir sandviç sunamaz ise, o zaman insanlar Burger King, Wendy’s, Subway, Taco Bell ve diğer rakiplere yöneleceklerdir. En büyük firmalar bile, işlerini, tüketicilere daha düşük fiyatlarla daha iyi ürünler sağlamanın yollarını bulan küçük türedi firmalara kaptıracaktır. Mesela, Walmart Arkansas’ta birkaç küçük mağazadan başka bir şey değilken, Sears bir perakende deviydi. Şimdi ise, Walmart Sears’ın satışlarını gölgede bırakan satış miktarıyla dünyanın en büyük perakendecisidir. Toyota, General Motors ve Ford gibi büyük firmalar, eğer insanların rekabetçi fiyatlarla istedikleri araç türünü sağlamada bir adım geride kalırlarsa, müşterilerini Honda, Hyundai, Volkswagen ve diğer otomobil imalatçılarına kaptıracaklardır.

Rekabet firmalara daha iyi ürünler geliştirme ve daha düşük üretim metotları keşfetme konusunda güçlü bir müşevvik sağlar. Teknoloji ve fiyatlar sürekli olarak değiştiği için, hiç kimse tam olarak tüketicilerin bir dahaki seferde hangi ürünleri isteyeceğini ya da hangi üretim tekniklerinin birim başına maliyetleri minimize edeceğini bilemez. Rekabet bunun cevabını keşfetmeye yardım eder. İnternet piyasası alışveriş merkezlerinden beri en büyük perakende fikir midir? Veya o sadece eninde sonunda buharlaşacak başka bir rüya mıdır? Rekabet bunun cevabını verecektir ki o, piyasalar arasında farklılaşmakta ve zamanla değişmektedir.

Bir piyasa ekonomisinde, girişimciler yenilik yapmakta serbesttir. Onlar sadece gerekli fonları sağlamaya istekli yatırımcıların (genellikle kendileri de dâhil) desteğine ihtiyaç duyarlar. Merkezi plancıların, bir yasama çoğunluğunun ya da rakip işletmelerin onayına ihtiyaç yoktur. Buna rağmen, rekabet, girişimcileri ve onlara destek veren yatırımcıları sorumlu hale getirir, çünkü onların fikirleri, tüketicilerin empoze ettiği bir gerçeklik denetiminden geçmelidir. Eğer tüketiciler, bu yeniliğe onun maliyetini karşılamaya yetecek kadar değer verirlerse, yeni iş kâr getirecek ve refah yaratacaktır. Fakat eğer tüketiciler yeni ürünün, maliyetinden daha az değerli olduğuna karar verirlerse, bu iş zarara yol açacak ve başarısız olacaktır. Tüketiciler iş hayatında yenilik ve performansın nihai yargıcı ve jürisidir.

Rekabetçi bir ortamda varlığını devam ettirmek isteyen üreticiler rahat olamazlar. Bugünün başarılı ürünü yarının rekabetçi testinden geçemeyebilir. Rekabetçi bir piyasada başarılı olmak için, işletmeler gelişmiş fikirleri tahmin etme, teşhis etme ve hızla benimseme başarısını göstermek zorundadır.

Rekabet bir ürünün ya da hizmetin birim başına maliyetini en düşük tutan firma ölçeğini ve işletme yapısını da açığa çıkarır. Diğer iktisadî sistemlerin aksine, bir piyasa ekonomisi rekabete imkân vermeyen işletme türlerini dayatmaz. Herhangi bir iş organizasyonu biçimine izin verir. Bir sahibin işlettiği firma, ortaklık, şirket, çalışanların sahip olduğu firma, tüketici kooperatifi, komün ya da diğer herhangi bir iş/işletme şekli piyasaya girmekte serbesttir. Başarılı olmak için sadece maliyet-etkinliği testinin geçilmesi gerekir. Eğer bir işletme tüzel kişiliği, ister bir şirket isterse çalışanların sahip olduğu bir firma olsun, cazip fiyatlarla kaliteli ürünler üretirse, kâr elde edecek ve başarılı olacaktır. Fakat eğer onun yapısı diğer iş organizasyonu biçimlerinden daha yüksek maliyetlerle sonuçlanırsa, rekabet onu piyasanın dışına sürükleyecektir.

Aynı nokta bir firmanın ölçeği için de doğrudur. Mesela, uçak ve otomobil imal eden şirketler ölçek ekonomilerinin bütün avantajlarından yararlanacak şekilde oldukça büyük olmalıdır. Tek bir otomobil yapmak aşırı derecede pahalı olacaktır, fakat sabit maliyetler binlerce birim üzerine yayıldığı zaman, her bir arabayı üretmenin maliyeti dimdik aşağı düşebilir. Doğal olarak tüketiciler, malları, ekonomik olarak üretebilen ve onları daha düşük fiyatlarla satabilen firmalardan satın alma eğiliminde olacaklardır.Bu tür endüstrilerde, çok sayıda küçük firma eninde sonunda piyasanın dışına sürüklenecektir.

Bununla birlikte, diğer durumlarda, genellikle bireysel mülkiyet ya da ortaklıklar şeklinde organize olan küçük firmalar, maliyet açısından daha çok etkindirler. Tüketiciler kişiselleştirilmiş hizmet ve bireyselleştirilmiş ürünlere yüksek bir değer verdikleri zaman, büyük firmalar rekabette zorluk çekebilirler. Bu yüzden hukuk ve tıbbı uygulamalar, baskı atölyeleri ve kuaför dükkânları genellikle küçük firmalardır. Bir piyasa ekonomisi maliyet değerlendirmelerine ve üreticilerle tüketiciler arasında firmanın türünü ve ölçeğini belirleyecek şekilde etkileşime izin verir.

Rekabet işletme yanlısı değildir. İşletmeler rekabetle karşılaşmaktan hoşlanmazlar ve kendilerini rekabetten koruyacak politikalar için ortaklaşa lobi yaparlar. Bununla birlikte, kâr oranlarını düşük tutan rekabet aynı zamanda işletmeleri sürekli olarak daha düşük fiyatlarda daha iyi mal ve hizmetlerle sonuçlanan girişimsel eylemlere doğru yönlendirir. Buna karşılık, piyasalara girişi sınırlayan ve bazı işletmeleri diğerlerine karşı koruyan hükümet düzenlemeleri, rekabetçi sürece zarar verir ve ekonomik gelişmeyi geciktirir. Rekabet kişisel çıkardan yararlanır ve onu toplumumuzun hayat standartlarını yükseltmek için çalıştırır. Adam Smith’in Milletlerin Zenginliği’nde belirttiği gibi:

Akşam yemeği beklentimiz kasabın, biracının ya da fırıncının iyilikseverliklerinden değil, onların kendi menfaatlerini gözetmelerinden dolayıdır. Biz onların insaniyetine değil fakat kendilerine duydukları ilgiye hitap ederiz ve onlara ihtiyaçlarımızdan değil onların üstünlüklerinden bahsederiz.

Paradoksal olarak görülse bile, rekabetin yönlendirdiği kişisel çıkar, iktisadî gelişme için etkili bir güçtür. Ürünler, teknolojiler, örgütsel yöntemler ve firmalar arasındaki dinamik rekabet, etkinsizleri ayıklayacak ve sürekli olarak daha üstün ürünlerin ve teknolojilerin keşfine ve gelişine yol açacaktır. Yeni yöntemler kaliteyi geliştirdiği ve/veya maliyetleri azalttığı zaman, onlar hızla büyüyecek ve sıklıkla eski iş yapma yöntemlerinin yerini alacaktır. Tarih bunun örnekleriyle doludur. Otomobil atın ve faytonun yerini almıştır. Süpermarket mahalle bakkalının yerine geçmiştir. McDonald’s ve Wendy’s gibi hızlı yiyecek zincirleri büyümüş ve yerel lokantaların yerini önemli ölçüde almıştır. Walmart ve Target hızla büyürken, diğer perakendeciler daralmış ve Ward’s gibi firmalar piyasa dışına sürüklenmiştir. MP3’ler ve iPod’lar CD’lerin yerini almıştır ki, bunlar da daha önce kasetçalarları ve plakçalarları yerinden etmiştir. Kişisel bilgisayarlar daktiloların, akıllı telefonlar ise bazı kişisel bilgisayarların yerine geçmiştir. Benzer örneklere devam etmek mümkündür. Büyük iktisatçı Joseph Schumpeter bu dinamik rekabete yaratıcı yıkım adını vermiş ve onun, iktisadî ilerlemenin özünü oluşturduğunu iddia etmiştir. O haklı çıktı.

Kapat